erginy
New member
- Katılım
- 22 Mar 2013
- Mesajlar
- 95
- Tepkime puanı
- 18
- Puanları
- 0
Merhabalar,
Forumda eksik kaldığını düşündüğüm, ayrı bir bölüm olması gerekliliğine inandığım ve aslında en önemli konulardan biri olan 'Trafik Medeniyeti' hakkında bir iki laf etmek isterim.
Geçenlerde çok sevdiğim bir arkadaşımı Amerika Birleşik Devletleri'ne uğurladım. Oraya kalıcı olarak giden bu arkadaşımın ilk izlenimlerinin hep trafikle ilgili olması beni şaşırttı. Ne yediğini, nerede gezdiğini veya insanların davranışlarından söz edeceğini düşünüyorken, ilk olarak trafikten bahsetmesi bana garip geldi.
Kendisiyle birkaç kez görüntülü konuştuk ve o sırada kamerayı çevirip, ana yola çıkmaya çalışan bir sürücünün davranışını gösterdi. Eğer bu sürücü gözün görebileceği oldukça uzakta olan bir araç bile görse ana yola çıkmıyor. Yol bomboş olana dek bekliyor. O kadar çok bekledi ki (yani bizim ülkemizde 100 tane araç o arada yola çıkmıştı bile).
Bir de şundan bahsetti, diyor ki: "Abi burada kimse birbirini geçmiyor". Yani belirlenen hız limitini aşmadan herkes birbirini takip ediyormuş. Birisi durdu, diğeri de hemen arkasında duruyor. Eğer öndeki araç kenara çekmiyorsa hiç kimse öndeki aracı geçmiyor ve oldukça yavaş sürüyorlar.
Bunları duyunca aklıma bizim trafikteki, tacizi tecavüze dönüştüren insanlarımız aklıma geldi. Sonra uzun uzun, trafikteki bu halimizi genel yaşantımız üzerine bir deney kabul ederek düşündüm (şimdi çok sakin sürüyorum ve genelde şehir içinde 50 km/h yi geçmiyorum, kimseyi taciz etmiyorum ve benden teknik olarak zayıf olan yaya ve motosikletlere yol veriyorum. Çizgiden taşmıyorum ve ne yapacağı belirli sakin bir sürücüyüm ama eskiden ben de boş acelesi olan bir insandım (insanmıydım?))
Başarılı olmanın sırrı neydi, ya da mutlu olmanın? Arkadaşımın gerek trafikle ilgili gerekse yeni yaşantısı ile ilgili anlattıkları hep huzura, sakinliğe ve mutluluğa hizmet eden yaklaşımlardı.
Trafikteki bu huzursuz, aceleci ve saygısız halimiz yaşantımız her alanında mevcuttu. Eğer bilim, teknoloji ve insanlık anlamında yükselmek istiyorsak yavaş, sakin, mutlu ve huzurlu bir yaşam mı sürmeliydik? Yani çabuk gelişim için yavaş hayat?
Geri kalmışlığımızın boşluğunu hayatımızın diğer yerlerinde mi doldurmak istiyorduk? Oldukça temiz yani çakal olmayan arkadaşlarımızın bile yukarıda anlattığım ülkedeki trafikteki gibi bir trafiğe sabır gösterememeleri toplumdaki genel bir psikoloji sorununu gösteriyor gibi geliyor bana. Bana kalırsa biz de genel bir görmemişlik söz konusu. Çünkü teknolojiye sadece para vererek erişiyoruz. Para vererek o teknolojinin sahibi olamayız. Yani bir BMW bir Mercedes in temsil ettiği yüksek medeniyete para vererek erişemeyiz.
Bu konuda anlatacaklarım ve sıkıntılarım çok fazla. Sizin de kafanızı daha fazla şişirmek istemem.
Saygılar...
Forumda eksik kaldığını düşündüğüm, ayrı bir bölüm olması gerekliliğine inandığım ve aslında en önemli konulardan biri olan 'Trafik Medeniyeti' hakkında bir iki laf etmek isterim.
Geçenlerde çok sevdiğim bir arkadaşımı Amerika Birleşik Devletleri'ne uğurladım. Oraya kalıcı olarak giden bu arkadaşımın ilk izlenimlerinin hep trafikle ilgili olması beni şaşırttı. Ne yediğini, nerede gezdiğini veya insanların davranışlarından söz edeceğini düşünüyorken, ilk olarak trafikten bahsetmesi bana garip geldi.
Kendisiyle birkaç kez görüntülü konuştuk ve o sırada kamerayı çevirip, ana yola çıkmaya çalışan bir sürücünün davranışını gösterdi. Eğer bu sürücü gözün görebileceği oldukça uzakta olan bir araç bile görse ana yola çıkmıyor. Yol bomboş olana dek bekliyor. O kadar çok bekledi ki (yani bizim ülkemizde 100 tane araç o arada yola çıkmıştı bile).
Bir de şundan bahsetti, diyor ki: "Abi burada kimse birbirini geçmiyor". Yani belirlenen hız limitini aşmadan herkes birbirini takip ediyormuş. Birisi durdu, diğeri de hemen arkasında duruyor. Eğer öndeki araç kenara çekmiyorsa hiç kimse öndeki aracı geçmiyor ve oldukça yavaş sürüyorlar.
Bunları duyunca aklıma bizim trafikteki, tacizi tecavüze dönüştüren insanlarımız aklıma geldi. Sonra uzun uzun, trafikteki bu halimizi genel yaşantımız üzerine bir deney kabul ederek düşündüm (şimdi çok sakin sürüyorum ve genelde şehir içinde 50 km/h yi geçmiyorum, kimseyi taciz etmiyorum ve benden teknik olarak zayıf olan yaya ve motosikletlere yol veriyorum. Çizgiden taşmıyorum ve ne yapacağı belirli sakin bir sürücüyüm ama eskiden ben de boş acelesi olan bir insandım (insanmıydım?))
Başarılı olmanın sırrı neydi, ya da mutlu olmanın? Arkadaşımın gerek trafikle ilgili gerekse yeni yaşantısı ile ilgili anlattıkları hep huzura, sakinliğe ve mutluluğa hizmet eden yaklaşımlardı.
Trafikteki bu huzursuz, aceleci ve saygısız halimiz yaşantımız her alanında mevcuttu. Eğer bilim, teknoloji ve insanlık anlamında yükselmek istiyorsak yavaş, sakin, mutlu ve huzurlu bir yaşam mı sürmeliydik? Yani çabuk gelişim için yavaş hayat?
Geri kalmışlığımızın boşluğunu hayatımızın diğer yerlerinde mi doldurmak istiyorduk? Oldukça temiz yani çakal olmayan arkadaşlarımızın bile yukarıda anlattığım ülkedeki trafikteki gibi bir trafiğe sabır gösterememeleri toplumdaki genel bir psikoloji sorununu gösteriyor gibi geliyor bana. Bana kalırsa biz de genel bir görmemişlik söz konusu. Çünkü teknolojiye sadece para vererek erişiyoruz. Para vererek o teknolojinin sahibi olamayız. Yani bir BMW bir Mercedes in temsil ettiği yüksek medeniyete para vererek erişemeyiz.
Bu konuda anlatacaklarım ve sıkıntılarım çok fazla. Sizin de kafanızı daha fazla şişirmek istemem.
Saygılar...