Türkiye de trafikteki herkesin mi acelesi olur?

erginy

New member
Katılım
22 Mar 2013
Mesajlar
95
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Merhabalar,

Forumda eksik kaldığını düşündüğüm, ayrı bir bölüm olması gerekliliğine inandığım ve aslında en önemli konulardan biri olan 'Trafik Medeniyeti' hakkında bir iki laf etmek isterim.

Geçenlerde çok sevdiğim bir arkadaşımı Amerika Birleşik Devletleri'ne uğurladım. Oraya kalıcı olarak giden bu arkadaşımın ilk izlenimlerinin hep trafikle ilgili olması beni şaşırttı. Ne yediğini, nerede gezdiğini veya insanların davranışlarından söz edeceğini düşünüyorken, ilk olarak trafikten bahsetmesi bana garip geldi.

Kendisiyle birkaç kez görüntülü konuştuk ve o sırada kamerayı çevirip, ana yola çıkmaya çalışan bir sürücünün davranışını gösterdi. Eğer bu sürücü gözün görebileceği oldukça uzakta olan bir araç bile görse ana yola çıkmıyor. Yol bomboş olana dek bekliyor. O kadar çok bekledi ki (yani bizim ülkemizde 100 tane araç o arada yola çıkmıştı bile).

Bir de şundan bahsetti, diyor ki: "Abi burada kimse birbirini geçmiyor". Yani belirlenen hız limitini aşmadan herkes birbirini takip ediyormuş. Birisi durdu, diğeri de hemen arkasında duruyor. Eğer öndeki araç kenara çekmiyorsa hiç kimse öndeki aracı geçmiyor ve oldukça yavaş sürüyorlar.

Bunları duyunca aklıma bizim trafikteki, tacizi tecavüze dönüştüren insanlarımız aklıma geldi. Sonra uzun uzun, trafikteki bu halimizi genel yaşantımız üzerine bir deney kabul ederek düşündüm (şimdi çok sakin sürüyorum ve genelde şehir içinde 50 km/h yi geçmiyorum, kimseyi taciz etmiyorum ve benden teknik olarak zayıf olan yaya ve motosikletlere yol veriyorum. Çizgiden taşmıyorum ve ne yapacağı belirli sakin bir sürücüyüm ama eskiden ben de boş acelesi olan bir insandım (insanmıydım?))

Başarılı olmanın sırrı neydi, ya da mutlu olmanın? Arkadaşımın gerek trafikle ilgili gerekse yeni yaşantısı ile ilgili anlattıkları hep huzura, sakinliğe ve mutluluğa hizmet eden yaklaşımlardı.

Trafikteki bu huzursuz, aceleci ve saygısız halimiz yaşantımız her alanında mevcuttu. Eğer bilim, teknoloji ve insanlık anlamında yükselmek istiyorsak yavaş, sakin, mutlu ve huzurlu bir yaşam mı sürmeliydik? Yani çabuk gelişim için yavaş hayat?

Geri kalmışlığımızın boşluğunu hayatımızın diğer yerlerinde mi doldurmak istiyorduk? Oldukça temiz yani çakal olmayan arkadaşlarımızın bile yukarıda anlattığım ülkedeki trafikteki gibi bir trafiğe sabır gösterememeleri toplumdaki genel bir psikoloji sorununu gösteriyor gibi geliyor bana. Bana kalırsa biz de genel bir görmemişlik söz konusu. Çünkü teknolojiye sadece para vererek erişiyoruz. Para vererek o teknolojinin sahibi olamayız. Yani bir BMW bir Mercedes in temsil ettiği yüksek medeniyete para vererek erişemeyiz.

Bu konuda anlatacaklarım ve sıkıntılarım çok fazla. Sizin de kafanızı daha fazla şişirmek istemem.

Saygılar...
 

omurkadir

New member
Katılım
14 May 2011
Mesajlar
2,360
Tepkime puanı
147
Puanları
0
Yaş
2023
Konum
ist.
saygı denen birşey kalmamış bu ülkede.herkes nasıl daha uyanık olurum nasıl daha çok kazanırım nasıl milleti ezerim in peşinde.
Metrobüslere bakın millet birbirini eze eze ite ite biniyor iniyor.
Trafikte herkes öne geçme peşinde.

Sadece İstanbulda da değil.
Ben Sakarya da daha beterini görüyorum.Burada özellikle kimse yol vermiyor.
Kavşakta sinyali verip duruyorum özellikle bekliyorum 10araba geçiyor 1tanesi yavaşlamıyor bile adam yavaşlasa ayağını gazdan çekse geçeceğim ama adam hızlanıyor.
İstanbulda yine bu kadar değil buradakilerde bir eziklik,çekememezlik var.
Ben de atlıyorum en son dalıyorum.
Bir şekilde sistemin parçası oluyoruz ne yazık...
 

erginy

New member
Katılım
22 Mar 2013
Mesajlar
95
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Rant elde edeceğim düşüncesi ile hep beraber çöküyoruz. Hep beraber huzursuzluğa ve kalitesiz bir hayata hizmet ediyoruz.

Acele ettiğimize baksan, sanki Mars keşif aracını biz gönderdik.

Ömür hocam, çok dertliyim bu konuda. Genel bakmaya çalışıyorum bazen, insanlarımızın hasta olduğu aklıma geliyor. Ama bazen de çıldırıyorum ve küfürden, iç sıkıntısından kendimi alamıyorum.
 

yalcin

New member
Katılım
15 May 2011
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Büyükçekmece
güzel bir konuya değinmişsin abi.. ben yavaş gitmeye çalıştıkça, üstüme geliyorlar,insanların yani sürücülerin yada adı herneyse bunların birbirine hatta önce kendilerine saygıları yok..dolayısıyla heran kazaya davetiye basıyorlar..
 

Srhn

New member
Katılım
29 Ağu 2012
Mesajlar
1,606
Tepkime puanı
241
Puanları
0
Yaş
35
Konum
İstanbul
ne yazık ki insanlarımız bizi hızlı gitmeye zorluyo sanki ben yavaş gitsem dibime kadar giriyor bi geçme çabaları bişeyler insanın sinirlerini bozuyolar sövüp sonra basıyosun istanbulda sakin kullanmak çok zor
 

rayen

Super Moderator
Katılım
5 Eki 2011
Mesajlar
3,749
Tepkime puanı
832
Puanları
113
Geçen yaz, kendi aracımla Avrupa'da 11 ülke dolaştım geldim. Beğenmediğimiz Bulgaristan ve Sırbistan'da bile trafik adına hiç bir zorlukla karşılaşmadım. Avrupa ülkelerinde trafik nasıl anlatmayacağım. Çünkü, herkesin malumu. Özellikle bizim gibi kendisini Avrupa'ya yamamaya çalışan bir ülkenin az çok okur yazar olan vatandaşları biliyor. "Abi adamlar medeni" cümlesiyle de avrupalıyı bir üst dereceye taşıyıveriyor. Peki bizim vatandaşımız bunları biliyor da ne oluyor?
Dönelim tekrar Avrupa gezisine, biz Kapıkuleden çıkarken tek arabalık çıkış kapısına V şeklinde yanaşmıştık. Çünkü herkes sağdan soldan atlıyor, önündeki aracın önüne geçmeye çalışıyordu yani araya girme psikolojisi. Bu bizim için normal bir davranıştı ama karşı yönde de Türkiye'ye giriş yapanlar da (ki bunlar bizim gurbetçi dediğimiz vatandaşlardı.) aynı vaziyetteydi ve o ana kadar şaşırılacak bir durum yoktu. Neyse çıktık, Bulgaristan'dan çıkarken Türkiye yönüne baktım ki herkes ip gibi. Sırbıstan'dan çıkarken de durum aynı. Diyeceksiniz ki doğal, çünkü bu vatandaşlarımız Avrupa'da yaşıyor ve orada trafik kültürü neyse ona uyuyor. Teorik olarak bu doğru ama Türkiye'ye giriş de niye ip gibi değildi? İşte asıl sorun burda başlıyor. Vatandaş ülke kapılarına gelince birden değişiyor.
Burada herşeyi yapmak mübah anlayışına bürünüveriyor. İşin özü Türkiye'de verilen eğitimde. Trafik eğitimi demiyorum, zaten böyle bir şey yok. Okullarda denemeler var ama başarısız. Adam biliyor ki, Türkiye'de ağır suçlar hariç yaptıkları yanına kar kalacak, herhangi bir cezai işlem görmeyecek, girdiği karambollerde bir kaza yaparsa o da bahtına olacak, verecek parasını arabasını tamir ettirecek. Karşısındakini mağdur etmiş, tehlikeye atmış umurunda olmayacak. Örneğin, ben bir kamyon sürücüsünü trafik polisine şikayet ettim, polis benden ehliyet ruhsat istedi.
Gelelim tekrar eğitim konusuna. Hasbelkader eğitim fakültesini de işin içine katarsak 29 yıldır eğitim sisteminin içindeyim. Bizim eğitim sistemimiz içinde teknik bilginin (bilginin öğretilmesi) vardır. Davranış değişikliği yaratacak olan eğitim teorik olarak vardır, pratikte yoktur. Örneğin, bir öğretmen bu öğrencide davranış bozukluğu var diyemez rehber öğretmen hemen uyarır böyle demiyelim diye. Ne diyeceğiz? karşılığı yok. Sadece deme yeter.
Şimdi, bilimsel davranış yöntem ve teknikleriyle öğrencide davranış değişikliği yaratılmamış, ailede, okulda, sokakta vs. şiddet görmüş ya da istediklerinin kaba kuvvete dayanarak elde edilebildiğini yaşayarak öğrenmiş, daha birinci sınıfta arkadaşının elindekini zorla aldığında, davranışının yanlış olduğunun anlatılması yerine ya bir tokatla geçiştirilmiş ya da, hiç ilgileninmemiş bir öğrenci sürekli buna benzer olaylar yaşadığında farkında olmadan bu yönde bir davranış geliştirmez mi? Bu insanların oluşturduğu bir toplum, bu davranışların normal olduğunu benimsemez mi? Şimdi bu örnekleri çoğaltmak mümkün ama zaten hepimiz biliyoruz, öylesine biliyoruz ki yaparken bu davranışın olumsuz olduğunu bilmemize rağmen ama ben bunu yapmazsam bu sefer ben haksızlığa uğrarım psikolojisi içerisindeyiz. Daha çok da ben ne dersem o olur havasındayız.
Sonuç olarak, bugün için ne yaparsanız yapın, mevcut durumu değiştirmek çok zordur. Şikayet etmekten öteye gidemezsiniz. Herkes evinin önünü süpürse, sokaklar tertemiz olur demek safca bir iyi niyet olur. Önemli olan uygun eğitimle bu bilinci bireye kazandırabilmek. Bunun içinde eğitim sisteminin yeniden gözden geçirilmesi gerekir. Ben öğretmenliğe bunu değiştirebilme ideali ile geldim, şimdi nasıl kaçarım modundayım. :D
Ama siz yine de doğru olan davranışı yapmaya özen gösterin. Belki etkilenen birileri çıkar.
 

gokhanMT

New member
Katılım
10 Nis 2013
Mesajlar
58
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Ergin arkadaşım, yerden göğe kadar haklısın..
Ben bugün taze yaşadığım küçük bir olay paylaşmak isterim.
ben hergün işe servisle gidip geliyorum.. vecdi diker tünelini bilenler vardır. Çıkışında 1. köprü ve altunizade tarafına ayrım vardır.
Her sabah mutlaka kuyruk vardır köprü tarafında. bugün özellikle biri (kaldı ki çoğu kişi yaşamıştır) kuyrukta beklemeden tam kavşakta yandan dalmaya çalışıyor. sinyal falan da yok.
bizim servis şoförüde inat etti, haklı olarak yol vermedi. bu sefer arabadaki adam inip bizimkine küfürler savurmaz mı.. yok böyle bir pişkinlik. biz şeridimizde ama biz ona yol verecekmişiz.
böyle bir model yok arkadaşlar. olurda bu kadarı da olmaz dedirtenden. insanın başını belaya sokar bu tipler.
sonuç olarak diyeceğim hepimize bu trafikte bu insan tipli yaratıklara karşı peygamber sabrı versin.. :)
 

Srhn

New member
Katılım
29 Ağu 2012
Mesajlar
1,606
Tepkime puanı
241
Puanları
0
Yaş
35
Konum
İstanbul
Okullarda aslında trafik eğitimi diye bir ders olsa belkide bazı seyler azda olsa düzelebilir en azından gelecek nesiller için
 

rayen

Super Moderator
Katılım
5 Eki 2011
Mesajlar
3,749
Tepkime puanı
832
Puanları
113
Var zaten. Ama seçmeli ders. Genellikle Okul müdürleri ve yardımcıları girmekle zorunlu oldukları ders saatlerini tamamlamak için kendileri alır. Doğal olarak da ders boş geçer. Girmediğin dersde de öğrenciye 100 patlattın mı kimsenin gıkı çıkmaz, öğrendik, öğrenmedik diye sorgulamaz.
Beni 23 yıllık meslek hayatımda bir kez ehliyet sınavına çağırdılar, bir daha da çağırmadılar. Sizce neden? :D :D :D
 

erginy

New member
Katılım
22 Mar 2013
Mesajlar
95
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Geçen yaz, kendi aracımla Avrupa'da 11 ülke dolaştım geldim. Beğenmediğimiz Bulgaristan ve Sırbistan'da bile trafik adına hiç bir zorlukla karşılaşmadım. Avrupa ülkelerinde trafik nasıl anlatmayacağım. Çünkü, herkesin malumu. Özellikle bizim gibi kendisini Avrupa'ya yamamaya çalışan bir ülkenin az çok okur yazar olan vatandaşları biliyor. "Abi adamlar medeni" cümlesiyle de avrupalıyı bir üst dereceye taşıyıveriyor. Peki bizim vatandaşımız bunları biliyor da ne oluyor?
Dönelim tekrar Avrupa gezisine, biz Kapıkuleden çıkarken tek arabalık çıkış kapısına V şeklinde yanaşmıştık. Çünkü herkes sağdan soldan atlıyor, önündeki aracın önüne geçmeye çalışıyordu yani araya girme psikolojisi. Bu bizim için normal bir davranıştı ama karşı yönde de Türkiye'ye giriş yapanlar da (ki bunlar bizim gurbetçi dediğimiz vatandaşlardı.) aynı vaziyetteydi ve o ana kadar şaşırılacak bir durum yoktu. Neyse çıktık, Bulgaristan'dan çıkarken Türkiye yönüne baktım ki herkes ip gibi. Sırbıstan'dan çıkarken de durum aynı. Diyeceksiniz ki doğal, çünkü bu vatandaşlarımız Avrupa'da yaşıyor ve orada trafik kültürü neyse ona uyuyor. Teorik olarak bu doğru ama Türkiye'ye giriş de niye ip gibi değildi? İşte asıl sorun burda başlıyor. Vatandaş ülke kapılarına gelince birden değişiyor.
Burada herşeyi yapmak mübah anlayışına bürünüveriyor. İşin özü Türkiye'de verilen eğitimde. Trafik eğitimi demiyorum, zaten böyle bir şey yok. Okullarda denemeler var ama başarısız. Adam biliyor ki, Türkiye'de ağır suçlar hariç yaptıkları yanına kar kalacak, herhangi bir cezai işlem görmeyecek, girdiği karambollerde bir kaza yaparsa o da bahtına olacak, verecek parasını arabasını tamir ettirecek. Karşısındakini mağdur etmiş, tehlikeye atmış umurunda olmayacak. Örneğin, ben bir kamyon sürücüsünü trafik polisine şikayet ettim, polis benden ehliyet ruhsat istedi.
Gelelim tekrar eğitim konusuna. Hasbelkader eğitim fakültesini de işin içine katarsak 29 yıldır eğitim sisteminin içindeyim. Bizim eğitim sistemimiz içinde teknik bilginin (bilginin öğretilmesi) vardır. Davranış değişikliği yaratacak olan eğitim teorik olarak vardır, pratikte yoktur. Örneğin, bir öğretmen bu öğrencide davranış bozukluğu var diyemez rehber öğretmen hemen uyarır böyle demiyelim diye. Ne diyeceğiz? karşılığı yok. Sadece deme yeter.
Şimdi, bilimsel davranış yöntem ve teknikleriyle öğrencide davranış değişikliği yaratılmamış, ailede, okulda, sokakta vs. şiddet görmüş ya da istediklerinin kaba kuvvete dayanarak elde edilebildiğini yaşayarak öğrenmiş, daha birinci sınıfta arkadaşının elindekini zorla aldığında, davranışının yanlış olduğunun anlatılması yerine ya bir tokatla geçiştirilmiş ya da, hiç ilgileninmemiş bir öğrenci sürekli buna benzer olaylar yaşadığında farkında olmadan bu yönde bir davranış geliştirmez mi? Bu insanların oluşturduğu bir toplum, bu davranışların normal olduğunu benimsemez mi? Şimdi bu örnekleri çoğaltmak mümkün ama zaten hepimiz biliyoruz, öylesine biliyoruz ki yaparken bu davranışın olumsuz olduğunu bilmemize rağmen ama ben bunu yapmazsam bu sefer ben haksızlığa uğrarım psikolojisi içerisindeyiz. Daha çok da ben ne dersem o olur havasındayız.
Sonuç olarak, bugün için ne yaparsanız yapın, mevcut durumu değiştirmek çok zordur. Şikayet etmekten öteye gidemezsiniz. Herkes evinin önünü süpürse, sokaklar tertemiz olur demek safca bir iyi niyet olur. Önemli olan uygun eğitimle bu bilinci bireye kazandırabilmek. Bunun içinde eğitim sisteminin yeniden gözden geçirilmesi gerekir. Ben öğretmenliğe bunu değiştirebilme ideali ile geldim, şimdi nasıl kaçarım modundayım. :D
Ama siz yine de doğru olan davranışı yapmaya özen gösterin. Belki etkilenen birileri çıkar.
Abi, bu konuya genel eğitim (bizde olmayan, bizde olan öğretim) düzeyinde yaklaştığın için teşekkürler. Yalnız anlattığınız gibi insanlarımızın başka ülkelerde kurallara daha saygılı olması ama bu ülkede azıtmaları dışında da bir unsur var. Gerçi genel eğitim konusu içerisinde bu unsuru da barındırıyor ve yazmışsınız. Abi siz genel olarak değinmiş olmanıza karşın ben yine de Almanya da yaşanan aşağıdaki olayı anlatmak istiyorum. "Vay be! ne medeniyet" falan gibi tepkiler gelsin diye değil. Biraz psikoanaliz, biraz kafa yapısının ne şekilde çalıştığına örnek olması adına.

TR den gelen arkadaşlarım bir Alman şöförün kontrolünde Almanya otobanlarında seyir halinde iken. Dönecekleri sapağı kaçırıyorlar. Biraz ilerde karşı yola geçebilecekleri küçük bir aralık görüyorlar ve alman şöföre o aradan dalıp karşı yola geçebileceğini anlatıyorlar.

Adamın yanıtı: "Neden, yanlış bir durum mu var. Neden duruyorum, neden ordan geçeceğim. Bilmediğim garip bir durum mu söz konusu"

----------

Yapmak istedikleri hinliği adama bir türlü anlatamıyorlar. Adamın hakikaten kafası almıyor. Sonuçta uzunca bir süre seyir edip yasal yerden geri dönüyorlar ama adam hala istenilen şeyin niye istendiğini anlamıyor.

---------

İşte burada garip bir durum söz konusu. Bu davranışı ve alman adamın karşı davranışını inşa eden temel unsurlar çok ama çok farklı. Huzur ortamında büyümüş, kuralların onu koruması için var olduğuna inanmış (inanmış kelimesi bile yanlış, su içmek gibi birşey olmuş) bir insan tipi ile tam tersi bir insan şekli söz konusu...

Sizce baştan sona bir çok şeyimizi yeniden düşünüp, her şeye yeniden başlamak gerekmiyor mu? İçimizdeki bütün gecekonduları ve yerine yapılan çok katlı gecekonduları yıkmak lazım değil mi?

Bu saflığı nasıl yakalayacağız?

Ya da saflık = kerizlik olarak mı kalacak?
 
Katılım
24 May 2011
Mesajlar
2,667
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
46
Konum
Sakarya
Bizim milletimiz durdan sustan başkasının özgürlüğünün bittiği yerde kendi özgürlüğünün, kendi özgürlüğünün bittiği yerde başkasının özgürlüğünün başladığını anlamaz çünkü erkek egemen bir toplumda benim oğlum aslan benim oğlum her şeyi yapar kavga etti dayak yedi mi aslan oğlum benim erkek adam arada dayak yer dayak yiye yiye atmayı da öğrenir pisikolojisi ile yetişmiş bir çocuk büyüdüğünde her şey bana serbest kardeşim sen kim oluyorsun gücü yeten yetene durumunda olduğundan. Üstüne birde cezaların azlığı veya aman polise 50 tl veririm geçer düşüncesinden istediğini istediği zaman yapmak gibi bir lüx kendinde buluyor.

Yukarıda Amerikadan örnek verildi burada orada yaşayan arkadaşlar vardır daha net anlatırlar Bir trafik kuralını çiğne bakayım ne oluyor Polise rüşvet vs işliyor mu?

İşin özeti kada tabirle...

O yüzden orada trafik ip gibi g...t korkusu var yani
Burada da g..t korkusu olsa herşey düzelir.

Emniyet şeridini kullanan adamı cinayete teşebbüsten (evet cinayete teşebbüsten sen emniyet şeridini kullandığında bir ambulansı geçemediğini düşün) alıp hakim karşısına çıkarsan bak bakalım bir daha emniyet şeridinin çizgisine bile basıyor mu. Aslında çözüm bu kadar basit cezai yaptırım bizim milletimiz bir tek bundan anlar.
 

huss25

New member
Katılım
19 Ara 2012
Mesajlar
219
Tepkime puanı
21
Puanları
0
Konum
İstanbul
Merhabalar,

Forumda eksik kaldığını düşündüğüm, ayrı bir bölüm olması gerekliliğine inandığım ve aslında en önemli konulardan biri olan 'Trafik Medeniyeti' hakkında bir iki laf etmek isterim.

Geçenlerde çok sevdiğim bir arkadaşımı Amerika Birleşik Devletleri'ne uğurladım. Oraya kalıcı olarak giden bu arkadaşımın ilk izlenimlerinin hep trafikle ilgili olması beni şaşırttı. Ne yediğini, nerede gezdiğini veya insanların davranışlarından söz edeceğini düşünüyorken, ilk olarak trafikten bahsetmesi bana garip geldi.

Kendisiyle birkaç kez görüntülü konuştuk ve o sırada kamerayı çevirip, ana yola çıkmaya çalışan bir sürücünün davranışını gösterdi. Eğer bu sürücü gözün görebileceği oldukça uzakta olan bir araç bile görse ana yola çıkmıyor. Yol bomboş olana dek bekliyor. O kadar çok bekledi ki (yani bizim ülkemizde 100 tane araç o arada yola çıkmıştı bile).

Bir de şundan bahsetti, diyor ki: "Abi burada kimse birbirini geçmiyor". Yani belirlenen hız limitini aşmadan herkes birbirini takip ediyormuş. Birisi durdu, diğeri de hemen arkasında duruyor. Eğer öndeki araç kenara çekmiyorsa hiç kimse öndeki aracı geçmiyor ve oldukça yavaş sürüyorlar.

Bunları duyunca aklıma bizim trafikteki, tacizi tecavüze dönüştüren insanlarımız aklıma geldi. Sonra uzun uzun, trafikteki bu halimizi genel yaşantımız üzerine bir deney kabul ederek düşündüm (şimdi çok sakin sürüyorum ve genelde şehir içinde 50 km/h yi geçmiyorum, kimseyi taciz etmiyorum ve benden teknik olarak zayıf olan yaya ve motosikletlere yol veriyorum. Çizgiden taşmıyorum ve ne yapacağı belirli sakin bir sürücüyüm ama eskiden ben de boş acelesi olan bir insandım (insanmıydım?))

Başarılı olmanın sırrı neydi, ya da mutlu olmanın? Arkadaşımın gerek trafikle ilgili gerekse yeni yaşantısı ile ilgili anlattıkları hep huzura, sakinliğe ve mutluluğa hizmet eden yaklaşımlardı.

Trafikteki bu huzursuz, aceleci ve saygısız halimiz yaşantımız her alanında mevcuttu. Eğer bilim, teknoloji ve insanlık anlamında yükselmek istiyorsak yavaş, sakin, mutlu ve huzurlu bir yaşam mı sürmeliydik? Yani çabuk gelişim için yavaş hayat?

Geri kalmışlığımızın boşluğunu hayatımızın diğer yerlerinde mi doldurmak istiyorduk? Oldukça temiz yani çakal olmayan arkadaşlarımızın bile yukarıda anlattığım ülkedeki trafikteki gibi bir trafiğe sabır gösterememeleri toplumdaki genel bir psikoloji sorununu gösteriyor gibi geliyor bana. Bana kalırsa biz de genel bir görmemişlik söz konusu. Çünkü teknolojiye sadece para vererek erişiyoruz. Para vererek o teknolojinin sahibi olamayız. Yani bir BMW bir Mercedes in temsil ettiği yüksek medeniyete para vererek erişemeyiz.

Bu konuda anlatacaklarım ve sıkıntılarım çok fazla. Sizin de kafanızı daha fazla şişirmek istemem.

Saygılar...
inan etrafımdaki herkeze sürücülerimizin davranışlarını yurtdışındakilerle kıyaslar anlatır ve böyle olmaması gerektiğini hep söylerim sinyal kolunun icadından haberi olmayan bi milletiz malesef sırf bu yüzden yurtdışında yaşamak bile isterdim ve sırf bu yüzden ülkemizdeki ötv oranlarının yüksek olmasını kendimce haklı görüyorum bizim milletimiz ev almadan araba almanın peşinde binamızdaki kiracıların çoğunun arabası var yanlış anlamayın kiracılar araba sahibi olamaz demiyorum ama milletimizdeki araba sevdasını anlatmak istedim düşünsenize bizim ülkemizde bi golfün 30 bin tl olduğunu sokaklardaki piskopatlar onun ikinci elini 10 bin tlye bulup trafikte terör estirirler ve şimdi şunu çok yadırgıyorum arabaya gösterilen ehemmiyet insana gösterilmiyor bizler banyo yapmayıp arabamızı yıkamak için can atan bi milletiz malesef böyle birşeyi fazla sevincede gereğinden fazla değer verincede malesef ortaya çok kötü sonuçlar çıkabiliyo araçlar ulaşım içindir ama yurt dışında bizim burdaki amaçlar çok farklı herkez kendince bu mekanik ve elektronik aksamlara farklı anlamlar yüklüyo çok karmaşık yazıyorum umarım kafanızı karıştırmaktan fazla bazı şeyleri düşünüp anlamanıza yardımcı olabilmişimdir.
 

gokhanMT

New member
Katılım
10 Nis 2013
Mesajlar
58
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Bizim milletimiz durdan sustan başkasının özgürlüğünün bittiği yerde kendi özgürlüğünün, kendi özgürlüğünün bittiği yerde başkasının özgürlüğünün başladığını anlamaz çünkü erkek egemen bir toplumda benim oğlum aslan benim oğlum her şeyi yapar kavga etti dayak yedi mi aslan oğlum benim erkek adam arada dayak yer dayak yiye yiye atmayı da öğrenir pisikolojisi ile yetişmiş bir çocuk büyüdüğünde her şey bana serbest kardeşim sen kim oluyorsun gücü yeten yetene durumunda olduğundan. Üstüne birde cezaların azlığı veya aman polise 50 tl veririm geçer düşüncesinden istediğini istediği zaman yapmak gibi bir lüx kendinde buluyor.

Yukarıda Amerikadan örnek verildi burada orada yaşayan arkadaşlar vardır daha net anlatırlar Bir trafik kuralını çiğne bakayım ne oluyor Polise rüşvet vs işliyor mu?

İşin özeti kada tabirle...

O yüzden orada trafik ip gibi g...t korkusu var yani
Burada da g..t korkusu olsa herşey düzelir.

Emniyet şeridini kullanan adamı cinayete teşebbüsten (evet cinayete teşebbüsten sen emniyet şeridini kullandığında bir ambulansı geçemediğini düşün) alıp hakim karşısına çıkarsan bak bakalım bir daha emniyet şeridinin çizgisine bile basıyor mu. Aslında çözüm bu kadar basit cezai yaptırım bizim milletimiz bir tek bundan anlar.
bizler ne yazık ki daha apartmanımızdaki komşularımız arasındaki saygıyı yitirmişiz. birbirimizin ufacıkta olsa gürültüsünü çekemez olmuşuz. merdivenlerde karşılaştığımızda selam vermeyi almayı unutmuşuz. kaldıki mahallemizden bahsetmiyorum.
böyle bir psikolojiyle ve zihniyetle yollara çıkıyoruz. onun için etrafımızdaki araçlardan nasıl bir saygı bekleyebiliriz ki, dolayısıyla kurallara da uyulsun. bence en başta hepimizin karşısındakine saygılı olmasını öğrenmeli.
doğrusu en basit örneklemek istiyorum, kırk yılda bir de olsa tek araçlık bir sokakta karşıma çıkan aracın hiç tereddütsüz bana yol vermesine hayran kalıyorum.. inip öpesim geliyor.. ;)
 

bir.mann

New member
Katılım
4 Eki 2012
Mesajlar
227
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
2023
Konum
İstanbul
Sabah Kozyatağı'ndan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne doğru dönmeye çalışıyorum. 40 dakikada E-5'ten köprüye giden yola zor girdim. Arkamdan ambulans sesi geliyor. Emniyet şeridinde halk otobüsü. Normal zamanda başka araçların üstüne çıkmaya çalışır. Gayet aheste bir şekilde sola girmeye çalışıyor. Neyse yol vermeye çalıştık ettik falan ambulans gitti. 10 saniye geçmeden halk otobüsü tekrar emniyet şeridinde.

Trafikte kimsenin kimseye saygısı kalmıyor. Ben elimden geldiği kadar yol vermeye kurallara uymaya çalışırım. Beklediğim tek şey sinyal vermesi ve tabi çakallık yapmaması. 15-20 tane araba sıra bekliyor, bu sağa ya da sola dönülecek tarafa girip hop diye önüne kırıyor. Daha iki gün önce Pendik sahilden e-5'e çıkan yola gireceğim.Arkamdaki kamyonet sahil yoluna devam edermiş gibi sola geçti, sonra cart diye önüme kırdı. Arabama acımasam yol vermeyecektim, çarpsın şerefsiz..

Bu tarz adamların mutlaka psikolojik ya da cinsel sorunları olduğunu düşünüyorum. Ve tabi yaptıklarının yanına kâr kalacaklarını bildikleri için bu kadar pervasızlar..
 

inimicus

New member
Katılım
1 Haz 2011
Mesajlar
875
Tepkime puanı
142
Puanları
0
Yaş
49
Konum
Ankara
Genel olarak yazılanların hepsine katılmakla birlikte özellikle konuyu açan Ergin arkadaşımızın naif dileklerine içtenlikle eşlik etmek isterim. Ancak, maalesef genelde dünya ve özelde anlı şanlı (!) ülkemiz bu naif dileklerin pek gerçekleşebileceği yerler değil. Sorunun temeline inen bir çok çözümleme sunmak mümkün ve hatta haddimi aşıp sosyolojik ve psikolojik saptamalar da yapabilirim ama bu sadece burada birbirimizin (amiyane tabirle) gazını almaktan öteye geçmeyecektir. 5 senedir Ankara ve Türkiye yollarında araba kullanıyorum; bunun son 3 yılında ODTÜ kampüste araba kullandım. İnanın dışarıdan gelen esnaf olmasa burada da o anlatılan Amerika ve Avrupa'daki kurallar hakim gibi. Ancak gerek minibüsçü (ki biz burada onlara dolmuş deriz) esnafı, gerekse dışarıdan bir şekilde bölümler ve şirketlere giden çalışan ve esnafların varlığı insanı şizofren hale getiriyor, ki bu daha dayanılmaz bir durum. Yaya öncelikli ve hız limiti uygulanan bir kampüste yayaya yol vermeye alışıyorken birden arkadan dolmuş şoförünün tacizine maruz kalıyorsunuz. Bunun gibi bir çok durum var. Çözüm bence de yok: ders kitaplarında sürekli gaz verilen, evde sürekli boş öz güven pompalanan, kitap okumayı "mallık," bir şey öğrenmeyi angarya sayan milyonlarca "erkeg" var trafikte. Bunun yanına değme faşist devlet başkanını kıskandıracak düzeyde ama uygulanmayan yasaları da ekleyin alın size tam bir kaos ortamı. Tamam, eğitim verilsin ama her şeyden önce terbiye verilmeli çocuklara. Namaz kılıp, cuma namazına gitmekle Müslüman olunmuyor: önce başkalarının hakkını yememeyi öğretmek, başkalarına saygı ve hoş görü beslemeden insan ve "Müslüman" olunamayacağını çocuğa belletmek gerek. Yoksa burada daha çoook klavye şakırdatırız.
 

kaan

New member
Katılım
7 May 2013
Mesajlar
48
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bugun daha 150 km deki aracima carptilar sebep dikkatsizlik ve acelecilik.
 

babıesrar

New member
Katılım
1 Nis 2013
Mesajlar
798
Tepkime puanı
90
Puanları
0
Valla ergin her ne kadar halimiz mutlu abinin dediği gibi birbirimizin gazını alma durumu da olsa, yazdıklarının altına imzamı atarım. Hele ki durumun ana nedeniyle alakalı hepimizdeki psikolojik durumun sonucu saptaman çok doğru. Başta kendimden biliyorum ki ancak benim gibi araba sürerek mutluluğunu arttıran tipler uzun yolda birini sollamaktan keyif alır. Yahu hakkaten akıl alır gibi değil az önce elazığdan bingöle gelirken eski kasa bi 3.20 arkamda uzun süre öyle kaldı. Daha sonra bozuk yolda yavaşladım herif dinlemedi ve geçti. Ben resmen bozuldum ya bu duruma. Herifi nasıl edeyim de yakalıyım geçeyim dedim ama ıslak zeminden tırstım Allahtan ;). Sonra düşündüm ulan nedir bu olay ben neden kafaya bu kadar taktım bu adamın beni geçmesini;)? Cevabı psikolojik rahatsızlık olsa gerek. Tam ve olmuş bi birey bence asla birini sollamaktan keyif almaz. Almamalı yani. Hakkaten saçma bi hal çünkü bu...Bence ben ve benim gibiler incelenmeli ;)
 

alperenkaracahan

New member
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
125
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Yaş
42
Konum
istanbul anadolu
Okullarda aslında trafik eğitimi diye bir ders olsa belkide bazı seyler azda olsa düzelebilir en azından gelecek nesiller için
Srhn aslında var 4. ve 5. sınıfta ama uygulanamıyor maalesef çünkü materyal eksikliği daha kitap bile yok en azından bizde ama Kemerdere de Çekmeköy de trafik eğitim parkı var Öğrencilerimi götürmüştüm araçlarla eğitim yapıyorlar. çok güzel inşallah zamanla değişecek. biraz sabırlı olmak gerekiyor bence. ben düzeleceğine inanıyorun :)
 

Srhn

New member
Katılım
29 Ağu 2012
Mesajlar
1,606
Tepkime puanı
241
Puanları
0
Yaş
35
Konum
İstanbul
Srhn aslında var 4. ve 5. sınıfta ama uygulanamıyor maalesef çünkü materyal eksikliği daha kitap bile yok en azından bizde ama Kemerdere de Çekmeköy de trafik eğitim parkı var Öğrencilerimi götürmüştüm araçlarla eğitim yapıyorlar. çok güzel inşallah zamanla değişecek. biraz sabırlı olmak gerekiyor bence. ben düzeleceğine inanıyorun :)
türkiyede düzelir belki zamanla ama abi ben istanbulda düzeleceğine inanmiyorum trafiğe o kadar çok yeni araba çıkıyorki artık yollar bu kadar aracı kaldırmıyor bu kalabalık ister istemez kural ihlaline sebebıyet veriyor bence bazen öyle bi trafik oluyorki ambulansa bile yol veremez durumda kalıyoruz kaçıcak yer yok cunku
 
Üst